Köyümüze girdiğiniz anda dikkatinizi çekecek şeylerden biri de 50 yaş üzeri amca ve dedelerimizin başındaki şapkalardır. Bu bazen bir kasket olur, bazen ise bir takke.

Kasket arkadan öne doğru hafif bir eğimi ile yandan bakıldığında üçgen şeklinde, üstten bakıldığında ise sekizgen veya daire şeklinde olan, önünde bir siperliği bulunan özel bir başlıktı.
O yılların efsane siyasetçilerden biri olan Karaoğlan lakaplı Ecevit ile de özdeşleşen kasket 1970'li yılların sonuna kadar oldukça yaygındı. Kasket cumhuriyet döneminde rençberliğin (çiftçiliğin) simgesi olmuştu. Bazı yörelerde sekiz köşeli olarak da adlandırılan kasket Türkiye'mizin diğer kırsal bölgelerinde de hala görülür. Eskiden bir yaz günü öğleyin kahve önünde oturmuş, kasketini çıkarmış, diğer elindeki mendil ile kelindeki terini silen pek çok dede görürdünüz. Camiye gittiğinizde ise aynı kasketi ters giyilmiş olarak namaz takkesi haliyle görürdünüz. O zamanlar yaygın olarak kullanılan şapkalar köyümüzde artık o kadar da yaygın değil. Peki, ne oldu da böyle bir toplumsal değişim meydana geldi?
1980'lerden itibaren televizyonun pompaladığı popüler kültür ile birlikte genç nesil daha kısa sürede zengin olmaya, eğlenmeye, kot pantolona ve t-shirt'e özeniyordu. Alın terinin simgesi rençberlik mesleği ise zahmeti ve zorlukları nedeniyle arzu edilir bir meslek olmaktan çoktan çıkmıştı. Böylesi bir dönemde şapka takan bir gencin kızların gönlüne girebilmesi pek mümkün değildi. Tüm bunların bir sonucu olarak kasket kullanımı giderek azaldı.

Gençler şapkanın her türlüsünden hızla uzaklaşırken o zamanın orta yaş ve yaşlı grubu da boş durmuyordu. Muhafazakar akımların da etkisi ile takke kullanımı yaygınlaşmaya başladı. Takke deyince hemen namaz takkesi anlaşılmasın. Bahse konu takke biraz daha kalın ve renklidir. İki katlı olarak, kenarlardan yukarıya kıvrıktır. Tepesinde ise iplikten yapılmış küçük bir top bulunur.
Hep gözümüzün önünde olan, ancak her gün aynaya bakan adamın yaşlandığını fark edememesi gibi toplumsal değişime seyirciyiz. Bugünkü konumuz şapkaydı. Bir sonrakine belki başka bir özelliğimize eğilir, bakıp da göremediklerimize biraz daha yakından bakarız.


O size nasıl doğduğunuzu, nasıl büyüdüğünüzü anlatır. Siz hiç hatırlayamacağınız hatıraları onun penceresinden gözünüzde canlandırırdınız. O size lokum ve kolonya tutarken, a















